13 Ağustos 2010 Cuma

DÜNYA SALTANATINDAN GERÇEK BÜYÜKLÜĞE





[Dünya Saltanatindan Gerçek Büyüklüğe: Belkis Kissasi HÜSEYİN OKUR Rahmet ve hidayet rehberi Kur'an-ı Kerim, peygamberlerin hayatlarından kıssalar nakleder Bunlar sayesinde geçmiş peygamberler ve ümmetleri hakkında bilgi edinir, kendimizi o zamanların içinde hissederiz Aslında bu kıssaların üzerimizdeki etkilerini sözlerle ifade etmek pek mümkün değildir Okur, dinler ve nasibimizi alırız İşte bu kıssalardan biri de Belkıs kıssasıdır ]



Tarih, yaklaşık olarak MÖ 1000 ila 900 yılları arasıdır Hz Davud as'ın oğlu Hz Süleyman as, babasının vefatından sonra hükümdarlık vazifesini devralmış, aynı zamanda Allah Tealâ da onu peygamberlikle görevlendirmiştir Süleyman as'a yeryüzünde hiç kimseye verilmeyen bir saltanat verilmiş ve yine sadece ona has mucizeler ikram edilmiştir

O kuşlarla konuşmuş, cinlerden, insanlardan ve hayvanlardan oluşan çok kalabalık, çok ilginç bir orduya komuta etmiştir ‘Hüdhüd kuşu nerede?'

Hz Süleyman as ordusuyla Yemen'e, Sebe halkını Allah'a imana davet etmek üzere sefere çıkmıştı Zira Sebe halkı ve başındakiler ateşe ve puta tapınmakta idiler Bu sefer esnasında Süleyman as Hüdhüd adlı kuşu aramış, ancak görememişti

Hüdhüd yerin altındaki suyu görür ve mesafesini tesbit edip bildirirdi Askerleri çok susayan Süleyman as Hüdhüd'ü göremeyince celâllenmiş ve “geçerli bir mazeretle gelmezse, onun canını iyice yakacağım” demişti Bu sırada Hüdhüd, Sebe krallığında Belkıs'ın sarayındaydı Belkıs, Sebe krallığının melikesiydi ve büyük bir ordu ile muhteşem bir hazineye hükmediyordu Hüdhüd Sebe krallığında bir süre dolaşıp Süleyman as'ın yanına döndü

Gecikmesinin sebebini söyleyip özür diledi ve Sebe krallığında gördüklerini anlattı: - Sebelilere hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan Belkıs'la karşılaştım Onun ve kavminin Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm

Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş, dedi Süleyman as:

- Doğru mu yoksa yalan mı söylüyorsun bunu göreceğiz, dedi ve bir mektup yazarak Hüdhüd'e bunu Belkıs'ın sarayına götürmesini emretti Hüdhüd emre uyarak mektubu saraya götürdü ve Belkıs'ın odasına bırakıp geri döndü Meçhul mektup Belkıs, odasında bulduğu mektubu açtı ve okudu Sonra kavminin ileri gelenlerini topladı Onlara şöyle seslendi:

- Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakılmış Mektup Süleyman'dandır Mektubuna Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlıyor Bana karşı gelmeyin, teslim olun diyor Beyler, ulular, bu işte bana bir fikir verin Bilirsiniz, siz yanımda olmadan, size danışmadan hiçbir işi kestirip atmam Bunun üzerine ileri gelenler:

- Biz güçlü, kuvvetli kimseleriz, yaman savaşçılarız ama ferman senindir Düşün, kararını ver, neyi emredersen onu yapalım, dediler Belkıs:

- Ona bir hediye göndereyim Eğer o bu hediyeyi kabul ederse dünya hükümdarlarından birisidir ve bu bizim ondan daha yüksek ve kuvvetli olduğumuz anl----- gelir Şayet kabul etmezse, o Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir, dedi ve elçilerin hediyeyle birlikte yola çıkmalarını emretti Elçiler Süleyman as'ın karargâhına ulaşıp hediyelerini takdim ettiler Süleyman as elçilere:

- Siz bana maddi yardım yapmak mı istiyorsunuz? Allah'ın bana verdiği şey, size verdiğinden daha hayırlıdır Hediyeniz ile siz sevinin, ben değil! Hükümdarınıza dönün ve ona söyleyin ki, asla karşı koyamayacağı ordularla gelir, onları hor ve hakir bir durumda yurtlarından sürer çıkarırım, dedi Hakiki krallık neymiş anlaşılsın Elçiler geri dönüp Belkıs'ın yanına vardılar Süleyman as'ın dediklerini bir bir anlattılar

Bunun üzerine Belkıs kavminin ileri gelenlerini toplayarak Süleyman as'ın karargâhına doğru yola koyuldu Nihayet varmalarına az bir mesafe kala Süleyman as çevresinde bulunanlara:

- Ey ileri gelenler, onlar gelmeden önce hanginiz Belkıs'ın tahtını bana getirebilir? diye sordu Cinlerden biri:

- Sen yerinden kalkmadan önce getirebilirim, dedi Süleyman as, daha erken gelmesini istiyorum, deyince, kendisine Allah tarafından verilmiş bir ilmin sahibi olan Asaf b Berhıya:

- Sen daha gözünü açıp kapamadan onu sana getirebilirim Gökyüzüne bak, birazdan onun tahtını yanında göreceksin, dedi ve secdeye kapanıp İsm-i Azam duasını okudu Süleyman as hemen o anda Belkıs'ın tahtını kendi tahtının yanında buldu

- Bu Rabbim'in bir lütfudur Şükür mü edeceğim yoksa nankörlük mü diye beni sınamaktadır, dedi Ümmetinden birinin Rabbi'nin katında hemen duası makbul olunacak bir dereceye ulaştığını görmüş, hamdetmişti Süleyman as maiyetindekilere dedi ki:

- Tahtı Belkıs'ın tanıyamayacağı bir hale getirin Bakalım kendi tahtı olduğunu fark edebilecek mi? Emredildiği üzere taht değiştirilip, üzerindeki mecusilik ve putperestlik sembolleri söküldü Belkıs ve Sebe krallığının ileri gelenleri Süleyman as'ın huzuruna vardılar Misafirler ağırlandı, sohbet edildi Süleyman as “Senin tahtın da böyle miydi?” diyerek Belkıs'ın tahtını gösterdi Belkıs şaşırarak:

- Tıpkı o! Fakat ben onu surların içerinde bırakıp gelmiştim Onu koruyan binlerce asker vardı Buraya nasıl gelebildi? dedi Süleyman as cinlere, Belkıs gelmeden önce, onu ağırlamak için bir saray inşa etmelerini de emretmişti Sarayın avlusunun tabanını billurdan yaptırmış, altından sular akıtmış ve içine balıklar koydurtmuştu Süleyman as köşke kadar eşlik ederek Belkıs'ı içeri buyur etti

Belkıs avluyu görünce derin bir su sandı ve kaftanının eteğini topladı Süleyman as zeminin billurdan yapılmış şeffaf bir döşeme olduğunu izah etti Bütün bu yaşadıkları Belkıs'ı derinden sarstı Krallığı, sarayı, ihtişamlı hayatı gözünün önüne geldi ve anladı ki asıl ihtişam Allah'a ve O'nun sadık kullarına ait Tevbe edip Allah'a yöneldi Şöyle niyaz etti:

- Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim Süleyman'la beraber alemlerin rabbi olan Allah'a teslim oldum Öyledir; mal-mülkle övünmek, kendinde bir varlık vehmetmek, sadece kendine yazık etmektir Hakiki güç ve zenginlik Alemlerin Rabbi'ne itaat ve inkıyattır İnsanlar bunu anlasın diye peygamberler gönderildi Ve ibret alalım diye onların yaşadıkları bize anlatıldı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder