11 Ağustos 2010 Çarşamba

RAMAZAN BIZI MUBAREK KILSIN

Hayatın dağdağasında kaçımız dağılmaktan korunabiliyoruz ki? Aklımız dağılıyor Düşüncemiz dağılıyor Duygularımız dağılıyor En beteri hayatımız dağılıyor İç bütünlüğümüzü kaybediyoruz Yani, kendimizi kaybediyoruz Kendimizi kaybedince, insanı da, hayatı da, eşyayı da kendi bütünlüğü içinde göremiyor, okuyamıyor, algılayamıyor ve anlayamıyoruz Tut bizi ey oruç!

Parçanın parça olduğunu gözden kaçırıyor, parçayı bütün sanıyoruz Parçayı bütün sanmak, hem parçaya hem bütüne haksızlık oluyor Zira parçadan bütünün rolünü üstlenmesini bekliyoruz Parça bu ağır yükü kaldıramıyor

Sonuçta, parça ile bütün arasındaki kopmaz ilişkiyi gözden kaçırıyoruz Varolan irtibatı dağılan ve dağıtan tasavvurumuzla biz koparıyoruz Parçayı parça olarak görseydik parçanın altında ezilmeyecek, parçadaki olumsuzluğa takılıp bütündeki güzelliği fark edecektik Parçada “şer” gibi görünenin bütünde “hayır” olduğunu anlayacaktık Parçada zeval suretinde tecelli edenin bütünün kemalinden kaynaklandığını fehmedecektik Bu yüzden gündelik yaşıyoruz Günü yaşamakla gündelik yaşamak arasında sera ile süreyya arasındaki fark kadar fark var Gündelik yaşamak, “mutlak zamanı” (dehr) gözden kaçırmak demek Gündelik yaşamak, zamanı aşan bir zamanın olduğunu fark etmemek demek Gündelik yaşamak, organizmaya teslim olup ruhu teslim almaya kalkışmak demek Arif “vaktin çocuğu”dur, “günün çocuğu” değil Gündelik yaşayanlar, hayatı kendi bütünlüğü içinde göremezler

Hayatı kendi bütünlüğü içinde göremeyen, hayatın çok mertebeli bir hakikat olduğunu, kendi yaşadıkları hayat basamağının, birçok mertebeden sadece biri olduğunu fark edemezler Yaşadıkları mertebeyi hayatın bütünü sanırlar Parçayı bütün sanan herkes gibi cezalandırılırlar Cezaları, bir ömrü bir gün kadar bereketsiz yaşamaktır Gündelik yaşayanlar, zamanın esiri, hatta oyuncağı olurlar Esirin ruhu var, oyuncağın ruhu yoktur Günün getirdiklerine maruz kalırlar Git gide günlükten anlık yaşamaya geçerler

Kendilerine bakteri muamelesi yaparlar Tepkileri, sevgileri, aşkları, nefretleri, ilgileri, dikkatleri, rikkatleri, iradeleri, sevinçleri ve hüzünleri anlık veya günlüktür İşte bir ömrü bir gün kadar bereketsiz kılmanın formülü budur Kur'an, bu tiplerin ahiretinden bir pencere açarak şu diyalogu nakleder: - Dünyada ne kadar kalmıştınız? - Bir gün ya da bir günün yarısı kadar? İşte bereketsizlik dediğim şey de bu Bir ömür yaşayacaksınız, ama bir gün kadar bereketsiz geçecek Peki, bunun tersi de mümkün mü?

Elbette, bir günü-geceyi bir ömür kadar bereketli yapmak mümkündür İşte Ramazan, bize bir geceyi bir ömür kadar bereketli yapmanın formülünü sunan ilahi bir imkândır Ramazan bize dağılmışımızı toplamak için gelir Başta kendimizi toplamayı öğretir Aklımızı, duygu ve düşünce dünyamızı, ruh ve hatta bedenimizi toplamayı öğretir

Ramazan bize parçamızı bütünlemek için gelir Parçaladığımız hakikatin hakikat olmaktan çıktığını öğretir Mukayyet zamanı mutlak zamana dikmemiz için elimize bir gök iğnesi tutuşturur Nasıl ki namaz dünya astarını ahiret atlasına günün beş yerinden dikme talimiyse, oruç da bunun yıllık talimidir Ramazan bize unuttuklarımızı hatırlatmak için gelir Başta kendimizi unuturuz

Ramazanın en çok hatırlattığı da kendimizdir En büyük amacı ise “şahit olan ben” idraki inşa etmektir Şahit olan ben, şehadet kelimesini sadece diliyle okumaz, varlığıyla okur Sadece okumakla kalmaz, kelime-i şehadet onun varlığında okunur O artık hem okuyan, hem okunandır Hem şahit olan, hem şahit olunandır Kendisi bu mübarek kelimenin yazılı olduğu fiili ve aktif bir levha olur İşte o zaman her bir hücresi şu gerçeği haykırır: Biz bu cihana sahip olmak için değil, şahit olmak için geldik Ramazan bize kaybettiklerimizi buldurmak için gelir En çok kaybettiğimiz de kendi benliğimizdir Sahi, kendini kaybeden neyi kazanır ki? “Ben” demeyi hak edecek bir ben idrakine ulaşmayanın “benim” demesi ne kadar da gülünçtür Böyle birinin “benim” dediği hiçbir şey gerçekte kendinin değildir O yoktur ki, onun olsun İşte onun için hakikat şudur: Oruç bizi tutar Oysa biz, orucu tuttuğumuzu sanırız Bir yere kadar doğrudur Zira orucu gerçekten tutanları oruç da tutar Dik tutar, diri tutar, kendinde ve agâh tutar

Ve işte tam bu nedenle: Oruç tutmak kendini tutmaktır “Ramazanınız mübarek olsun” demeyeceğim O zaten öyledir Ramazan bizi mübarek kılsın

ALINTIDIR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder