13 Ağustos 2010 Cuma

HZ HACER VALIDEMIZ


Hz Hacer Anlatıyor:Rabbimin işaretini bekliyerek ilerliyoruz
Yeryüzünde Rabbimin nimetlerinin görünürde bittiği bir yere gelince İbrahim durdu'Tamam burası' dedi Kendisi de biraz şaşkındı, zira etrafta siyah taş ve tepelerden başka hiç bir şey yoktu Hatta tek bir canlı dahi etrafta belirmiyordu
Rabbim elbette her şeyi en iyi bilendi bunda en ufak bir şüphemiz yoktu lakin etrafın zahiri bizi altatmıştı
Ben Ismaile sıkı sıkı sarıldım Halilullah, artık gitme vaktinin geldiğini bildirdi Hüzünlendim gözümden sicim sicim yaşlar boşaldı
Halilullah gözüme bakmadı arkasını döndü ellerini semaya açtı:'Ey Rabbimiz, ben zurriyyetimden bir kısmını senin Beyt-i Haram'ının yanınıda, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim
Ey Rabbimiz, namaz kılsınlar diye; artık
Sen de insanlardan bir kısmının onlara meylettir
Ve onları bazı meyvelerle rızıklandırUmulur ki şükrederler' duası bitince 'Rabbi heb li mines salihin' diye günlerce ettiği duanın semeresi olan Ismail'ine sımsıkı sarıldı
Göremediğim ama hissettiğim gözyaşlarını önüne katarak geldiği yöne doğru yöneldi Boğazımda biriken kelimeleri dökemedim
Belki çıkarabilseydim gitme kal diye bağıracaktım olmadı yapamadım Rabbimin muradını düşündüm tam teslim oldum Ismail'imin yanına oturdum
Güneş alabildiğine hararetli Ismail'i alarak bir tepenin gölgeliğine geçtim Halilullah'ın bize bıraktığı çadırı kurdum Yanımızda bize bir kaç gün yetecek yiyecek ve içecek vardı Halil giderken hiç bir şey söylememişti
Ne zaman dönecektiGünlerin seneler gibi geçtiği bir kaç gün sonra suyumuz bitmişti Sık sık dışarı çıkıyor Halil'in gittiği yöne bakıyordum Ismail'im Rabbimin mucizesi yavrum yanıma gelip daha tam çıkaramadığı kelimelerle susadığını anlatmaya çalışıyor ve ardından ağlıyordu Artık Ibrahim'den ümidimi kesmiştim
Çadırdan dışarı çıktım etrafa şöyle bir baktım iki tepe dikkatimi çekmişti bu tepelerin arasında belki bir su birikintisi olabilir diye düşündüm
Ismailimi bırakip koşarak ayrıldım Ibrahim ayrılırken yaptığı duayı ezberlemiştim bir yanda dilimden dua dökülüyor bir yandan da hızlı adımlarla ilerliyordum
Bir taraftan da arkama dönüp yavruma bakıyordum Daha çukur olan bir yere geldiğimde evladımı göremiyordum bu yüzden adımlarımı daha da hızlandırıyordum
Diğer tepeye ulastım ama yok 'Rabbim yok!' yeniden döndüm Ümidimi yitirmemiştim olabilir olabilir diyordum Rabbim yaş ağaçtan ateş çıkarır
Rabbim ölü toprağı yeniden diriltir Rabbime yöneliyor ama gayretimi de yitirmiyordum kan ter içinde kalmıştım tam 7 sefer gidip gelmişim Güneşin beyinleri kavurduğu vakitte 7 sefer bana çok ağır gelmişti Ayaklarımın feri kesilmişti dizlerim yere çöktü ellerimi kaldırıp

Rabbim şayet senin muradın bizlerin canını böyle bir imtihanla almaksa 'biz sana yöneldik sana dayandık dönüşümüz sanadır'

Gözümden akan yaşlar daha toprağa düşmeden yüzümde kuruyordu Ellerim yere düştü Ismailimi düşündüm Birden irkildim Ismail Ismailin sesi gelmiyor Boğazımda bir şey düğümlendi artık ağlıyamıyordumOna dogru bakmaktan korkuyordum ya……


hayır hayır olamaz diyordumIbrahimin yıllarca ettiği o güzel niyazları hatırladım: 'Allahım sana niyaz edecek zürriyyetimden temiz nesiller ver'Ismail Ibrahimin zürriyyeti…
Sonra yeniden kalbimi, yeniden Rabbimin nuruna dönderdim ne olursa olsun Ondan geldik Ona döneceğiz Gücümü topladım ayağa kalktımAllahım…
Allahım bu bir serap olsa gerek Hayır olamaz gözlerimi, toprak bezemiş olan ellerimle sildim hayır bu bir serap değil
Ismailim Ibrahimim ve onun duasını kabul eden Rabbim Su su evet her şeye yaşam veren su gözlerim yanlış görmüyor minik Ismailim oturmuş minik elleriyle suyla oynuyor Bu sefer koşarak geldim yavruma sarıldım:
Rabbimden utandım Ondan ümidin kesilmeyeceğini öyle yürekten anladım ki Ibrahim gibi mutmainlerden olup secdeye kapandım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder